BEN
Youtube’da
Frank Sinatra dinliyorum. Yazarken hep onu dinlerim. Rahatlatıcı bir sesi var.
Merak edenler için hemen söyleyeyim şu anda dinlediğim şarkının adı “I Get A Kick Out Of
You”
Blogun sahibi arkadaşım Yunus, ilk yazında
kendini tanıt dedi. İnsan kendini nasıl tanıtır bilmem. Bana bir yemek tarifi
ver deseydi bundan daha kolay olurdu. En azından içindeki malzemeleri bilirsin.
Bir yemek kaşığı yağda soğanları pembeleştir. Falancayı kat, filancayla çırp.
Ateşi ayarla. Afiyet olsun. Al sana yemek tarifi. İnsanın kendisini tarif
etmesi ise bu kadar kolay değil. Egonuzu gömlek gibi çıkarıp bir kenara
bırakamıyorsunuz, hep iyi yönlerini anlatmak istiyor insan. Subjektiflikten
uzak öznelliğe yakın olmak bütün derdimiz bu. Madem ki kendimi anlatmaya
mecburum, eh ne yapalım bir yerden başlamak gerek. Evde evcil hayvan beslemeyi
severim. İlk tecrübemi balıklar üzerinde gerçekleştirmek istedim. Araştırma
huyum yoktur, deneme yanılma yöntemi tam da bana uyan bir yöntemdir. Sonuçta ya
bir cennet ya da bir cehennem yaratacaktım. İnsanoğlu denen dünya yaratığı
–zaman zaman uzayda bizden başka canlılar da olduğunu düşünüyorum- kötüyü
hiçbir zaman hayal etmez. Bende cenneti hayal ediyordum. Deneyip sonucu görecektim.
Çok unutkan ve dalgın bir insan olduğum için
–geçen gün evin anahtarlarını çöpe atmıştım- satın alacaklarımın bir listesini
yaptım. Giyindim, çantamı omzuma astım eskarpinlerimi ayağıma geçirdim, kapıyı
kilitledim. Kendimi fırın kapağı açık bırakılmış bir havanın içinde buldum.
Yolu yarılamıştım ki aklıma satın alacaklarımın listesini yaptığım kağıdı
masanın üzerinde unuttuğum geldi. Alacaklarını unutmamak için liste yapan
sonra da onu evde unutan tek dünya yaratığı benim herhalde. O sıcakta tekrar
eve geri dönmek istemediğim için yoluma devam ettim.
Evcil hayvan dükkanından akvaryum, su filtresi,
akvaryum kepçesi, hava taşı, balık evi ve çeşitli balık türlerinden ikişer tane
satın aldım. Maksat yalnızlık çekmesinler kendi türlerinden arkadaşları olsun
istedim. Bu sebeple akvaryumumun ismini “Nuh’un akvaryumu” koydum. Balıklara ne
isim koyacağımı düşünmemiştim. Balıkları nüfusuma alacak değildim ya isimlerini
sonra da koysam olurdu. Akvaryum hariç diğer malzemeleri yüklenerek koşa koşa
eve geldim. Akşama doğru eve akvaryumumu getirdiler. Özenle içine taşları
dizdim hava taşını ve su filtresini yerleştirdim. Sonra da balıklarımı
özgürlüklerine uğurladım. Yemlerini verdim. Akvaryumun önüne geçip onları seyre
daldım. İlk başta her şey normaldi. Tamam biraz kovalamaca yaşandı ama hangi
tür birbiriyle kavga etmiyor ki. Önemsemedim. Uzun süre onların birbirlerini
kovalamalarını seyrettim. Sonra uykum geldi. Akvaryumun ışığını kapattım
onlarda uyusun diye. Bu arada balıklar uyuyor mu acaba:) Ben uyuduklarını var
sayıyorum. Uyumuşum.
Sabah 7:00 de uyandım. İşe gitmek için
hazırlanmalıydım. Akvaryumuma baktım ve kocaman bir çığlık attım.
“Aman Tanrım ! Burada ne oldu böyle”
Ben dün gece uyurken 1.Balık Meydan Muharebesi
yaşanmış. Beş tane balığım renkleri değişmiş, kuyrukları yenmiş ve ters dönmüş
şekilde suyun yüzeyinde öylece duruyorlardı. Balıklara kötü bir bakış attım.
Sizi gidi tok evin aç kedileri dedim. Sinirlenmiştim.
Hemen Ahmet’i –evcil hayvan dükkanının sahibinin
oğlu- telefonla aradım ona dün gece olanları ve sabah gördüklerimi en ince
detayına kadar heyecanlı bir sesle anlattım sonra :
“Ahmet bu balıklara ne oldu” diye sordum.
Dünyanın en şaşkoloz insanı o anda işte bendim.
“Farklı türlerdeki balıklar bir arada yaşamazlar”
dedi. İçimden bana bunu daha önce söylemediği için uzun hava kıvamında küfür
ettim.
“E niye bana ordayken söylemedin bunu”
“Söyleseydim o kadar balığı satın almazdın. Siz
kadınlar malzeme aynı ise bir tane farklıysa düzinelerce satın alırsınız.”
“Bir dakika bekle döncem ben sana” dedim. Herifin
özrü kabahatinden beter. Telefonun ahizesini elimle sıkıca kapattım bu sefer
içimden değil dışımdan yüksek sesle “Ananı avradını gelmişini geçmişini
geleceğini ndsjbdkjsbdkjebhbd”
Ahmet i düreceklerimin arasına kaydedip kutulayıp
rafa kaldırdım.
10.sıra : Evcil hayvan dükkanının sahibinin oğlu
Ahmet
Suçu : Para hırsı, aç gözlülük, yalan söylemek
Cezası: Sonra karar verilecek.
“Zamanında beni bilgilendirdiğin için teşekkür
ederim” Alaycı ses tonuyla söylemiştim.
“Sonra görüşürüz. Hoşça kal”
“Hoşça kal”
İlk gün felaketle sonuçlandı diye moralimi bozmak
istemedim. Bir hafta sonra akvaryumun suyunu değiştirmeye karar verdim.
Akvaryum kepçesiyle tek tek balıkları leğene koydum. Balıklardan biri leğenden
parkeye doğru zıpladı. Ne yapacağımı bilemedim. Elimle almaya çalıştım ama
vücudu yağ sürülmüş gibiydi çok kaygandı tutmayı becerememiştim. Bir yandan da
çığlık çığlığa anneme sesleniyordum. Annem gelene kadar zavallı hayvan parkenin
üzerinde çırpına çırpına öldü. Bu faciadan sonra üç gün boyunca ağladım.
Böylece balık besleme faslını bir daha açmamak üzere kapatmıştım.
Yalnızlığı hiç sevmem bu sefer başka bir hayvan
beslemeye karar verdim. Hayır evde beslenen farelerden değil, hayır böcek
koleksiyonu hiç değil, hayır evde piton yılanı da beslemeyeceğim.
Açıklıyorum evet açık-lı-yo-rum. Besleyeceğim
hayvanın adı Argos Panoptes …
Nasıl
bir hayvandır bu Argos Panoptes ne yer ne içer kimle ne yapar ... Merak
ediyorsanız haftaya aynı gün bu blogda size bu sırrı vereceğim.
PS: Patronum Yunus Köse eğer blogda devamlı
yazmazsam kovulacağımı söyledi. İnadına yazacağım:))))))
Sevgiyle kalın.
Elah Nadia Kalis
başarılar diliyorum :)
YanıtlaSilTeşekkürler:)
YanıtlaSilbaşarılar dilerim...
YanıtlaSil