0

0

Elah Nadia Kalis

BEN



Youtube’da Frank Sinatra dinliyorum. Yazarken hep onu dinlerim. Rahatlatıcı bir sesi var. Merak edenler için hemen söyleyeyim şu anda dinlediğim şarkının adı “I Get A Kick Out Of You
Blogun sahibi arkadaşım Yunus, ilk yazında kendini tanıt dedi. İnsan kendini nasıl tanıtır bilmem. Bana bir yemek tarifi ver deseydi bundan daha kolay olurdu. En azından içindeki malzemeleri bilirsin. Bir yemek kaşığı yağda soğanları pembeleştir. Falancayı kat, filancayla çırp. Ateşi ayarla. Afiyet olsun. Al sana yemek tarifi. İnsanın kendisini tarif etmesi ise bu kadar kolay değil. Egonuzu gömlek gibi çıkarıp bir kenara bırakamıyorsunuz, hep iyi yönlerini anlatmak istiyor insan. Subjektiflikten uzak öznelliğe yakın olmak bütün derdimiz bu. Madem ki kendimi anlatmaya mecburum, eh ne yapalım bir yerden başlamak gerek. Evde evcil hayvan beslemeyi severim. İlk tecrübemi balıklar üzerinde gerçekleştirmek istedim. Araştırma huyum yoktur, deneme yanılma yöntemi tam da bana uyan bir yöntemdir. Sonuçta ya bir cennet ya da bir cehennem yaratacaktım. İnsanoğlu denen dünya yaratığı –zaman zaman uzayda  bizden başka canlılar da olduğunu düşünüyorum- kötüyü hiçbir zaman hayal etmez. Bende cenneti hayal ediyordum. Deneyip sonucu görecektim.
Çok unutkan ve dalgın bir insan olduğum için –geçen gün evin anahtarlarını çöpe atmıştım- satın alacaklarımın bir listesini yaptım. Giyindim, çantamı omzuma astım eskarpinlerimi ayağıma geçirdim, kapıyı kilitledim. Kendimi fırın kapağı açık bırakılmış bir havanın içinde buldum. Yolu yarılamıştım ki aklıma satın alacaklarımın listesini yaptığım kağıdı masanın üzerinde unuttuğum geldi. Alacaklarını unutmamak için liste yapan  sonra da onu evde unutan tek dünya yaratığı benim herhalde. O sıcakta tekrar eve geri dönmek istemediğim için yoluma devam ettim.
Evcil hayvan dükkanından akvaryum, su filtresi, akvaryum kepçesi, hava taşı, balık evi ve çeşitli balık türlerinden ikişer tane satın aldım. Maksat yalnızlık çekmesinler kendi türlerinden arkadaşları olsun istedim. Bu sebeple akvaryumumun ismini “Nuh’un akvaryumu” koydum. Balıklara ne isim koyacağımı düşünmemiştim. Balıkları nüfusuma alacak değildim ya isimlerini sonra da koysam olurdu. Akvaryum hariç diğer malzemeleri yüklenerek koşa koşa eve geldim.  Akşama doğru eve akvaryumumu getirdiler. Özenle içine taşları dizdim hava taşını ve su filtresini yerleştirdim. Sonra da balıklarımı özgürlüklerine uğurladım. Yemlerini verdim. Akvaryumun önüne geçip onları seyre daldım. İlk başta her şey normaldi. Tamam biraz kovalamaca yaşandı ama hangi tür birbiriyle kavga etmiyor ki. Önemsemedim. Uzun süre onların birbirlerini kovalamalarını seyrettim. Sonra uykum geldi. Akvaryumun ışığını kapattım onlarda uyusun diye. Bu arada balıklar uyuyor mu acaba:) Ben uyuduklarını var sayıyorum. Uyumuşum.
Sabah 7:00 de uyandım. İşe gitmek için hazırlanmalıydım. Akvaryumuma baktım ve kocaman bir çığlık attım.
“Aman Tanrım ! Burada ne oldu böyle”
Ben dün gece uyurken 1.Balık Meydan Muharebesi yaşanmış. Beş tane balığım renkleri değişmiş, kuyrukları yenmiş ve ters dönmüş şekilde suyun yüzeyinde öylece duruyorlardı. Balıklara kötü bir bakış attım. Sizi gidi tok evin aç kedileri dedim. Sinirlenmiştim.
Hemen Ahmet’i –evcil hayvan dükkanının sahibinin oğlu- telefonla aradım ona dün gece olanları ve sabah gördüklerimi en ince detayına kadar heyecanlı bir sesle anlattım sonra :
“Ahmet bu balıklara ne oldu” diye sordum. Dünyanın en şaşkoloz insanı o anda işte bendim.
“Farklı türlerdeki balıklar bir arada yaşamazlar” dedi. İçimden bana bunu daha önce söylemediği için uzun hava kıvamında küfür ettim.
“E niye bana ordayken söylemedin bunu”
“Söyleseydim o kadar balığı satın almazdın. Siz kadınlar malzeme aynı ise bir tane farklıysa düzinelerce satın alırsınız.”
“Bir dakika bekle döncem ben sana” dedim. Herifin özrü kabahatinden beter. Telefonun ahizesini elimle sıkıca kapattım bu sefer içimden değil dışımdan yüksek sesle “Ananı avradını gelmişini geçmişini geleceğini ndsjbdkjsbdkjebhbd”
Ahmet i düreceklerimin arasına kaydedip kutulayıp rafa kaldırdım.
10.sıra : Evcil hayvan dükkanının sahibinin oğlu Ahmet
Suçu : Para hırsı, aç gözlülük, yalan söylemek
Cezası: Sonra karar verilecek.
“Zamanında beni bilgilendirdiğin için teşekkür ederim” Alaycı ses tonuyla söylemiştim.
“Sonra görüşürüz. Hoşça kal”
“Hoşça kal”
İlk gün felaketle sonuçlandı diye moralimi bozmak istemedim. Bir hafta sonra akvaryumun suyunu değiştirmeye karar verdim. Akvaryum kepçesiyle tek tek balıkları leğene koydum. Balıklardan biri leğenden parkeye doğru zıpladı. Ne yapacağımı bilemedim. Elimle almaya çalıştım ama vücudu yağ sürülmüş gibiydi çok kaygandı tutmayı becerememiştim. Bir yandan da çığlık çığlığa anneme sesleniyordum. Annem gelene kadar zavallı hayvan parkenin üzerinde çırpına çırpına öldü. Bu faciadan sonra üç gün boyunca ağladım. Böylece balık besleme faslını bir daha açmamak üzere kapatmıştım.
Yalnızlığı hiç sevmem bu sefer başka bir hayvan beslemeye karar verdim. Hayır evde beslenen farelerden değil, hayır böcek koleksiyonu hiç değil, hayır evde piton yılanı da beslemeyeceğim.
Açıklıyorum evet açık-lı-yo-rum. Besleyeceğim hayvanın adı Argos Panoptes …
Nasıl bir hayvandır bu Argos Panoptes ne yer ne içer kimle ne yapar ... Merak ediyorsanız haftaya aynı gün bu blogda size bu sırrı vereceğim.

PS: Patronum Yunus Köse eğer blogda devamlı yazmazsam kovulacağımı söyledi. İnadına yazacağım:))))))

Sevgiyle kalın.
Elah Nadia Kalis






3 yorum: