0

0

24 Eylül 2013 Salı

A.Ş.K

Ağzından kelimeler birer birer dökülürken duyabildiğim hiçbir sözcük yoktu. Sadece ağız hareketlerini görüyordum ama zihnim söylediklerini anlamlandırıp kulaklarımı doldurmuyordu. O konuşurken yaptığım tek şey onun yüzünde gözlerimle dolaşmaktı. Fiziki olarak ona hiç dokunmamıştım. Ama gözlerim çok dokunmuştu. Bedenim değil ama ruhum onunla binlerce kez sevişmişti. Şu anda masada karşımda otururken onun yüzünün derinliklerini keşfedilmemiş bir denize inen dalgıç gibi fersah fersah araştırıyordum. Kimler dokunmuştu bu yüze ? Kimlere akmıştı o gözlerdeki sıcaklık ? Düşünürken bile kıskanıyordum … Gözlerine baktığımda yaydığı enerji ile azar azar damla damla eriyordum. 


Benim için sevmek, binlerce çakıl taşının içerisindeki kum tanesini seçebilmektir. Yüzlerce insanın içinde dahi olsa onu seçebilirim, orada olduğunun farkına varabilirim. Kalabalıkların içinde onun kokusunu içime çekebilirim. Varlığını hissettiğimde içimde gezinen sıcak kanın, yaydığım heyecanla kalbime hızla pompalanmasını, vücudumun titremesini, ayaklarımın yerden kesilmesini sağlayabilirim. Bu öyle büyük bir güç ki tek parmağımla dünyayı bile yuvarlayabilirim. Bir kişinin kalbine demir atmaya çalışmak insana nasıl böyle bir güç verir ? Neden insan tek başına iken kendini zayıf, iki kişiyken güçlü hisseder ? Tüm bu soruların cevabını bende bilmiyorum. 

ELAH NADIA KALIS