0

0

1 Ocak 2015 Perşembe

"Kürk Mantolu Madonna"

               "Kürk Mantolu Madonna" !
             
               Başlık bizi kendisine doğru çeker. Merak uyandırır içimizde.Gizemli bir havası vardır.Fakat sonra okumaya başlayınca ne "Madonna"yı görürüz, ne de "Manto"yu. Fakat Sabahattin Ali'nin anlatımından ve harika betimlemelerinden 50. sayfaya gelmişizdir bile.Akıcı anlatır, akıcı okunur; derin düşünülür ve neredeyse bir sayfanın tamamının altını çizmiş olarak buluruz kendimizi.
               Ankara'nın kuru sokağındayızdır bir süre, dar sokaklarından geçer, vitrin camlarından kızarmış burnumuzu görürüz. Sonra kendimizi birden Almanya'nın tarihi yapılarını seyrederken ve opera salonlarına adım atarken buluruz.
               Kitaba o kadar kaptırırız ki kendimizi "Atla trene, git! Ne bekliyorsun hala!" diye kızarız. Fakat peşi sıra gelen cümleleri okumaktan da kendimizi alamayız.
               Sabahattin Ali, hayatı siyah-beyaz olan insanların hayatlarına tekrar heyecan katarak renklendirebileceklerini gösterir.İki farklı insanın birbirlerini tamamlayarak aradaki katı düşünceleri bir kenara bırakıp, kalplerini seslerini dinlemeleri gerektiğini bir solukta okuyup zihnimize ve kalbimize işler.
              Sıra dışı, her insanın kendinden bir taraf bulup not edeceği bir kitap...
                                                   
                                                                                                                 Kahveli okumalar...

24 Eylül 2013 Salı

A.Ş.K

Ağzından kelimeler birer birer dökülürken duyabildiğim hiçbir sözcük yoktu. Sadece ağız hareketlerini görüyordum ama zihnim söylediklerini anlamlandırıp kulaklarımı doldurmuyordu. O konuşurken yaptığım tek şey onun yüzünde gözlerimle dolaşmaktı. Fiziki olarak ona hiç dokunmamıştım. Ama gözlerim çok dokunmuştu. Bedenim değil ama ruhum onunla binlerce kez sevişmişti. Şu anda masada karşımda otururken onun yüzünün derinliklerini keşfedilmemiş bir denize inen dalgıç gibi fersah fersah araştırıyordum. Kimler dokunmuştu bu yüze ? Kimlere akmıştı o gözlerdeki sıcaklık ? Düşünürken bile kıskanıyordum … Gözlerine baktığımda yaydığı enerji ile azar azar damla damla eriyordum. 


Benim için sevmek, binlerce çakıl taşının içerisindeki kum tanesini seçebilmektir. Yüzlerce insanın içinde dahi olsa onu seçebilirim, orada olduğunun farkına varabilirim. Kalabalıkların içinde onun kokusunu içime çekebilirim. Varlığını hissettiğimde içimde gezinen sıcak kanın, yaydığım heyecanla kalbime hızla pompalanmasını, vücudumun titremesini, ayaklarımın yerden kesilmesini sağlayabilirim. Bu öyle büyük bir güç ki tek parmağımla dünyayı bile yuvarlayabilirim. Bir kişinin kalbine demir atmaya çalışmak insana nasıl böyle bir güç verir ? Neden insan tek başına iken kendini zayıf, iki kişiyken güçlü hisseder ? Tüm bu soruların cevabını bende bilmiyorum. 

ELAH NADIA KALIS

31 Temmuz 2013 Çarşamba

AKIL TUTULMASI


Önce derinden gelen bam güm seslerini duydum. Sonra sesin şiddeti çağlayanın yüksekten zemine çarparken çıkardığı sesin şiddeti kadar arttı. Bam güm bam güm. Gecenin saat kaçıydı bilmiyorum. Odam karanlıktı, çok uykuluydum, gözlerimi bile açamayacak kadar uykunun ağırlığı gözlerimin üstüne oturuyordu. Sesler devam ediyordu. Bam güm bam güm. Kırk beden Türk kadını dalında efsane olan ficudum:) sanki yatağıma çivilenmişti. Yaz mevsiminde olmamız sebebiyle havadan üfleyen sıcak havanın etkisini bastırmak için açtığım pencere sabaha kadar açık kalıyor. Kedilerin birbirleriyle dalaşma sesleri, tavla şıkırtıları, martıların anırması her türlü ses odamın içinde yankılanır. Ama bu ses daha öncekilerden farklıydı. Sesler hala devam ediyor. Bam güm bam güm. Artık rüyamda hangi fanteziyi kuruyorsam –onu da sizin hayal gücünüze bırakıyorum- yataktan kendimi kaldıramıyorum. Yatmadan önce yere attığım yastığımın üzerine koyduğum kitabım ve sabah beni ağlayarak uyandırma görevini üstlenmiş alain delon’u –alain delon benim cep telefonum olur, tarihi bir telefon olduğu için artık tarih olmuş efsanevi bir yakışıklının adını verdim. Acaba dünyada cep telefonuna isim takan benim gibi kaç tane çatlak var ? -  yere düşürmemek için itinayla ayağımla ittim. Karanlıkta bir hışımla pencerenin kenarına geldim. Sinekliği yukarı kaldırmak için bayağı uğraştım, sanırım kırdım. Yukardan aşağı kafamı uzattım. Aşağıda, merdiven altındaki babamın bisikletinin bulunduğu yerde, diğer komşularında eşyaları var, bakındım. Bu yer bir nevi ardiye olarak kullanıyor. Her yaz hırsız belasıyla yüzleşmek zorunda kaldığımızdan aklıma gelen ilk şey aşağıdakilerin hırsız olduklarıydı. İçimde korkunun tavan yaptığı bir sesle aşağıya doğru seslendim.
“Kimsiniz siz ? Kimsiniz ?” İki kişiydiler. Diğeri öbürüyle konuşuyordu. Ama ne dediklerini duyamadım. Tekrar sordum.
“Kim siniz siz ? Kim siniz?” Muhtemel hırsız olması ihtimal bir insana kimsiniz diye sorulur mu ? Ne yani hırsız tutup ben falanca filancayım ahanda şurada oturuyorum. Valla ihtiyaçtan mı diyecekti ? Nasıl bir akıl tutulmasıydı benimkisi ? Kendi sorduğum soruya kendim bile hayret ediyordum.   Sorumu bir daha tekrarladım.
“Kim siniz siz ? Kim siniz?” aşağıdan yukarıya beyaz tişört giymiş biri bana şaşkın şakın bakıyordu. Yüzünü seçemiyordum. Çünkü lenslerim gözümde değildi.
“Benim ben Enis, abla” dedi. Enis karşı komşumuzun oğlu olur.
“Haaaa” dedim
“Git yat” dedi.
“Ay kusura bakma” dedim. “Hırsız sandım ben. “
Gecenin bir yarısı kendime güldüm gözümden yaş gelene kadar.
Üç kıçı kırık bisiklet uğruna ya rab ne akıllar tutuluyor:))))))))))) 
Sabah işe giderken kapıda bu notu buldum:

“Bisikletlerin oradaki suntalar Özcan amcaya ait bilginiz olsun. Sayın yöneticimiz baş tacımız :)))))” 
Enis.



SEVGİYLE KALIN

ELAH NADIA KALIS

30 Temmuz 2013 Salı

GİZLİ ANLARIN YOLCUSU, BORA'NIN KİTABI, DÖNÜŞ


BİR AŞK, BEŞ PARÇALANMIŞ YAŞAM

HANGİ DÜŞÜN SABAHIYDI GÖZLERİMİ AÇTIĞIM HAYALİN …

ELAH NADIA KALİS

 
 
GİZLİ ANLARIN YOLCUSU – AYŞE KULİN

Yayınevi sahibi, evli ve iki çocuk babası İlhami’nin evliliği, oğlu Can’ın, trafik kazasında ölmesi sonucu sarsılır.  İlhami ve Eda , evdeki kasvetli havadan etkilenmemesi için kızları Derya’yı yurt dışındaki bir okula yerleştirirler. Bir süre sonra Eda, oğlunun ölümünden kendisini sorumlu tutar. Onun ruhuyla konuşabilmek için ruh çağırma seanslarına başlayarak hayattan elini ayağını çeker. İlhami’nin bütün çabalarına rağmen Eda, onu da hayatında yok sayar. Zamanla İlhami evin içinde yalnızlaşır. Hem yalnız hem de  dertleriyle boğuşup durmaktan bunalan İlhami bir gece dertleşmek için, ortağı Handan’ın evine gider. İçki kadehlerini birer yudumda kafasına diker. Dertlerini, acılarını sayar döker Handan’a… Gecenin sonunda daha önce kadın gözüyle hiç bakmadığı Handan’ın şehvetli kollarında bulur kendini.  Bir süre daha içinde sevgi değil sadece seks barından bu ilişkiyi sürdürür. Ta ki başka bir aşk İlhami’nin kapısını çalana kadar.  Yayınevinde kitap kapak tasarımcısı olarak işe başlayan Bora’yla ummadığı bir zaman ve mekan da yakınlaşırlar. Bu aşk, zaten sonlandırmak istediği ilişkinin de tetikleyicisi olur. Fakat Handan’ın iş ortağı olması, karısı Eda ve yaz tatili için evine dönen kızları Derya ile yakınlık kurması sebebiyle , Handan’ı hayatından kolay kolay silkeleyemeyeceğini anlar. Artık İlhami iki kişiyi idare etmek zorundadır hem karısını hem de Handanı. Bu arada İlhami, kızları Derya’nın İstanbul’da hiç arkadaşı olmaması dolayısıyla gece gezmelerinde eşlik etmesi için Bora’dan rica da bulunur. Bora patronunun bu ricasını kabul eder. Ancak İlhami’nin hiç hesaba katmadığı bir olay gerçekleşir. Derya, Bora’ya delicesine aşık olmuştur.

Handan İlhami’nin kendisini bırakmasının asıl sebebini öğrenebilecek mi ?

Bora cinsel tercihini ifşa etmeden Derya’dan kurtulabilecek mi ?

Bora ile İlhami birlikte olacaklar mı ?

Eda, İlhami’nin Bora ile ilişkisini öğrendikten sonra tavrı ne olacak ?

Bora, yazarının ismini herkesten sır gibi sakladığı kitabı yayınlatmayı başarabilecek mi ?

 
İşte tüm bu soruların cevabı Ayşe Kulin’in yazdığı “GİZLİ ANLARIN YOLCUSU” adlı romanında.


BORA’NIN KİTABI – AYŞE KULİN

Serinin ilk kitabı olan “Gizli Anların Yolcusu” adlı romanın sonunda pek çok konunun ucu açık bırakılmıştır. İlhami’nin gözüyle olayların akışını izlediğimiz bu ilk kitaptan sonra yayınlanan “Bora’nın Kitabı” nda bu sefer anlatıcı Bora’nın kendisidir. Olayların gelişimini bir de Bora’nın bakış açısıyla öğreniyoruz. Yazarın üçüncü kitabı “Dönüş” de bu sefer Derya’nın anlatımıyla hikaye süslenmiştir. Genellikle devam romanlarında anlatıcı bir kişidir ve ardından gelen seri kitaplarda olayın örgüsü gelişir. Ayşe Kulin’in bu üç devam romanında ise farklı bir teknik izlenmiştir. Bir olay örgüsü kullanılarak seri kitaplarında aynı olayı üç ayrı anlatıcı kendi bakış açısıyla anlatmıştır. Bu yönüyle kitabı beğensem de “Dönüş” adlı romanın gereksiz yazıldığı inancındayım. “Bora’nın Kitabı” adlı romandan sonra hikayenin bitirilmesi bu seri için daha uygun olacaktı. Romanı okudukça sizde anlayacaksınız ki üçüncü kitabın yazılması ikinci kitap yazılırken planlanmadığı için konu askıda kalmış gibi bir görüntü sergilemektedir.

Ama …

Kitaplar altındır:) Zamanınız varsa Dönüş’ü okuyun. Ama okumazsanız da kayıp olmayacak.

 

SEVGİYLE KALIN…

ELAH NADIA KALİS

 

24 Temmuz 2013 Çarşamba

SENDEN ÖNCE BEN ( ME BEFORE YOU ) – JOJO MOYES



KALP MANEVİ OLARAK DURURSA, ONA BİR TEK AŞK CAN VEREBİLİR


Dünyanın her tarafına seyahat etmekten keyif alan, tehlikeli sporları yapmaktan hoşlanan, hızlı yaşayan, iş dünyasında krallığını ilan etmiş ve güzel kadınlara düşkünlüğü ile tanınan Will Traynor’ın aksine Louisa’nın oldukça sıradan bir hayatı vardır. Annesi, babası, dedesi, kız kardeşi ve kız kardeşinin evlilik dışı dünyaya getirdiği yeğeni Thomas ile birlikte küçük bir evde yaşayan Louisa, hayatı boyunca yaşadıkları kasabanın dışına hiç çıkmamıştır. Sevdiği bir işte çalışarak günlerini harcayan Louisa’nın hayatı çalıştığı kafeyi, patronu Frank’in işleri bozulunca kapatmaya karar vermesiyle birlikte birdenbire değişir. Ekonomik kriz nedeniyle kendisiyle aynı zamanda babasının da işten çıkarılması işleri daha da karıştırır. Ailesinin bütün ekonomik yükünün omuzlarına çöreklenmesiyle ne yapacağını şaşıran Louisa, iş bulma kurumunun önerdiği çeşitli işlerde şansını denese de herhangi bir işte tutunamaz.  Aynı kasabada fakat birbirinden tamamen farklı hayatlar yaşayan Will Traynor ve Louisa Clark’ın yolları Will Traynor’ın geçirdiği korkunç bir motosiklet kazası ile birleşir. Will’in bakımını üstlenen Nathan’ın yanına bir yardımcı almaya karar veren ailesi, iş bulma kurumuna hasta bakıcı ilanı verir. Louisa, bu işte çalışmaya hiç hevesli olmasa da arkadaşı işe başvurması için onu ikna eder. Will’in annesi ile yaptığı iş görüşmesi pek de parlak geçmez. Fakat Louisa, aslında hiç istemediği bu işi almanın bir yolunu bulur.  Will’in son derece iğneleyici konuşan, huysuz, başkalarına hükmetmeyi seven bir kişiliğe sahip olması Louisa’nın bu işten iyice nefret etmesini sağlasa da zamanla birbirlerine tuhaf bir şekilde alışırlar. Will, Louisa’nın hiç bilmediği ufukları ona gösterirken, Louisa’da Will’in hayatını renklendirmeye çalışır. Fakat Will’in onu şok edecek bir planı vardır. Tesadüfen öğrendiği bu plan ve kendisinin aslında niçin bu işe alındığı gerçeğinin yüzüne tokat gibi çarpması Louisa’yı allak bullak eder. Bundan sonra hem Louisa’nın hem de Will’in hayatı geri dönülemez bir biçimde değişecektir. Her sayfasında ayrı bir duyguyu barındıran bu kitabı muhakkak okumalısınız.


PS: Kitap henüz bitmeden ağlayacaksınız.

  

Yayınevi : Pegasus Yayınları

Çevirmen : Ayşe Görür


ROMAN KARAKTERLERİ :

Louisa Clark : Hasta Bakıcı

Will Traynor : Romanın baş kahramanı

Camilla Traynor : Will’in annesi

Georgina Traynor: Will’in kız kardeşi

Alicia: Will’in eski sevgilisi

Rupert: Will’in eski arkadaşı, Alicia’nın nişanlısı

Patrick: Louisa’nın sevgilisi

Thomas: Louisa’nın kız kardeşinin oğlu

Bernard Clark: Louisa’nın babası

Frank : Louisa’nın eski patronu

Treena Clark: Louisa’nın kızkardeşi

Nathan: Will’in yardımcısı


YAZAR HAKKINDA KISA NOT:
1969 yılında Londra’da doğan Jojo Mayes, gazeteci Charles Arthur ile evli ve üç çocuk annesidir. İlk kitabı Sheltering Rain 2002 yılında yayınlanmıştır.

YAZARIN YAYINLANMIŞ DİĞER KİTAPLARI :
Sheltering Rain ( 2002 )

Foreign Fruit ( 2003 )

The Peacock Emporium ( 2004 )

The Ship of Brides ( 2006 )

Silver Bay ( 2007 )

Night Music ( 2008 )

The Horse Dancer ( 2009 )

The Last Letter From Your Lover ( 2011 )

Me before you ( 2012 )

The Girl You Left Behind ( 2013 )
  
SEVGİYLE KALIN

ELAH NADIA KALIS